Türk Müzik Kültürü Özet
Orta çağdan günümüze kadar uzanan, Orta Asya’ dan Anadolu’ ya, Avrupa’ ya, Mezopotamya’ ya kadar yayılan bir toplumun müzik kültürüdür. Geçirmiş olduğu uzun süreç ve yayılmış olduğu geniş alan sebebiyle çok çeşitli, çok zengin bir madidas handball spezial test houston texans andre johnson jersey χαλάκι ασφαλείας nike jordan sale nike air max grigie e nere nike zoom structure 21 black reebok osuska gros fitness andre johnson jerseys schiebermütze nike air max grigie e nere mercatino canne da pesca usato amazon jordan travis jersey under armour bow hunting t shirt collagen booster cream rich andre johnson houston texans jerseyüzik kültürüdür. Türk müzik kültürü Orta Asya, Anadolu ve İslam Kültürü’ nün yoğun etkileşimiyle oluşurken, Osmanlı İmparatorluğunun çok geniş bir alana yayılması sonucu başka toplumlarla etkileşimi beraberinde getirmiş bu da kültürel zenginliğe ve çeşitliliğe fayda sağlamıştır. Cumhuriyet dönemiyle birlikte her alanda olduğu gibi kültürel gelişim süreci bilinçli bir şekilde başlamış, Türk Müzik Kültürünün gelecek nesillere aktarımı büyük ölçüde kolaylaşmıştır. (www.kultur.gov.tr)
Türklerin müziği ile ilgili ilk bilgilere orta çağda yaşamış olan Hun, Göktürk ve Uygurlar’ da rastlıyoruz. Bu toplumların kendilerine özgü dini inanışları ve yaşam tarzları bulunuyordu. Hun ve Göktürk devletleri Şamanizm’i benimsemişken, Uygurlar Manihaizm ve Budizm’ in etkisi altındaydılar. Birbirinden farklı inanışlara ve yaşam kültürlerine sahip bu toplumlar hemen hemen aynı müzik kültürüne sahiptiler. Dini törenlerde(yuğ), av ziyafetlerinde(sığır), savaşa giderken(nevbet), savaş sonrası(şölen) müzik yapmışlar, müziği yapan ve törenleri yöneten kişilere Kam, Ozan, Bahşi, Şaman gibi isimler vermişlerdir. Davul başta olmak üzere Kopuz ve çeşitli üflemeli çalgılar kullanmışlardır. Kullandıkları çalgıların yapılarından Heptatonik dizge ile müziklerini yaptıkları bilinmektedir(Akdoğu,1999:2–6).
Türk Toplumunda İslamiyetin Kabulü
Türk toplumunun 10. yüzyılda İslamiyet’ i kabul etmesi Türk Müzik Kültürünün önemli değişimlerinden bir tanesi olmuştur. İslamiyet, Türk toplumunu tepeden tırnağa etkisi altına almış, Arap kültürü Türk yaşamını yoğun bir şekilde etkilemiştir. Türk müziğinin ezgisel yapısı genel olarak etkilenmiş ve çeşitli değişimler geçirmiştir. Günümüzde Türk Sanat Müziğinde bir tür olarak karşımıza çıkan Cami Müziği Türk Müzik Kültürünün içerisine İslamiyet ile birlikte dâhil olmuştur. Arapça Türkleri etkilemiş, Arapça terimler 19.yy’ la kadar sanat müziğindeki etkisini sürdürmüştür. (Akdoğu,1999:2–4)
Anadolu’ ya göçlerin başlaması ile birlikte 11. yüzyıldan itibaren Türk kavimleri Anadolu’ ya yerleşmiş ve buradaki kavimlerle kültürel bir etkileşim içerisine girmiştir. Osmanlı Devleti kurulduktan sonra Avrupa ve Mezopotamya’ ya kadar yayılmış ve hükümdarlığını sürdürdüğü zaman içerisinde buralarda yaşayan toplumlarla kültürel etkileşim kaçınılmaz olmuştur.
Osmanlı Tarihinde Müzik
Osmanlı Sarayları’nda günümüzde Türk Sanat Müziği olarak adlandırılan müzik kabul görmüş, hükümdarlarında katkılarıyla yaygınlaşması için teşvik edilmiştir. Açılan eğitim kurumlarında Türk Sanat Müziğinin kuramları ve sistemleri üzerine çalışmalar yapılmış, ayrıca eğitimi verilmeye başlanmıştır. Osmanlı İmparatorluğunun Lale Devri(1718–1730) olarak adlandırılan döneminde, Batı toplumları örnek alınarak birçok yenilikler getirilmiş, birçok alanda yeni uygulamalar hayata geçirilmiş, ancak müzik alanında önemli gelişmeler ve yenilikler olmamıştır. Türk Sanat Müziğinin günümüzde ki kuramsal yapıya ulaşması ve bununla birlikte nota yazım sistemi başta olmak üzere birçok yenilikle tanışması III. Selim ve II. Mahmud (1789–1839) dönemlerinde gerçekleşmiştir. III. Selim Türk müziği tarihinin en önemli padişah bestecisidir. Besteciliğin yanında çalgı da çalan III. Selim, devlet yönetiminde gösterdiği yenilikçi çizgisini, müzik alanında da devam ettirmiş, besteleriyle, müzisyenliğiyle, kuramsal çalışmalara ve diğer sanatçılara verdiği destek ile ön plana çıkmıştır. (Théma Larousse,1993:383–385)
II. Mahmud, kendisinden önceki hükümdar ve aynı zamanda akrabası olan III. Selim gibi müziğe ilgisiyle dikkat çeken bir hükümdardı. O da besteciydi ve müziği destekleyen bir anlayışa sahipti. Batı ülkelerindeki reformların, yeniliklerin etkisi bu dönemde de devam etti. II. Mahmud’ un Avrupa müziğine olan ilgisi Türk müziğine de yansıdı. Orta Asya’ da ki Türk kavimlerinden başlayarak süre gelen Askeri Müzik anlayışı Mehterhane adıyla 1826 yılına kadar varlığını devam ettirmişti.1826’ da II. Mahmud, Mehterhane’ yi kaldırıp yerine Mızıkayı Hümayun adıyla Batı müzik kültürü anlayışında bir saray bandosu kurmuştur. (Théma Larousse,1993:385)
Muzıka-i Hümayun
“ Muzıka-i Hümayun’ un modern bir bandoya, hatta orkestraya dönüşmesi yolundaki ilk büyük adım, ünlü İtalyan opera bestecisi Gaetano Donizetti’ nin ağabeyi olan orkestra şefi Guiseppe Donizetti’ nin 1828’ de İstanbul’ a getirilmesiyle atılmıştır. Donizetti, ilk konserini 19 Nisan 1829’ da Rami Kışlası’ nda Sultan Mahmut’ un huzurunda vermiştir. Klasik müziğin ülkemizde uygulama alanına resmen konması bakımından bu konser bir dönüşümü simgeler. ” (Say,2002:229)
Osmanlı Devletinin, Batı ülkelerinin yeniliklerinden ve gelişmelerinden esinlenerek sürdürdüğü reform politikaları, Türk Müzik Kültürünü bu şekilde etkilemiş, bu olayla birlikte günümüzde bütün dünyanın kabul edip kullandığı nota yazım sistemi ve birçok kuram Türk Müziğinin yapısına yerleşmiştir.
Osmanlı Saray’ ının zaman içerisinde oluşan yaşam tarzı halkla olan bağlarını zayıflatmış, bu yaşam tarzından kaynaklanan farklılık her alanda olduğu gibi müzik kültüründe de farklılıklar meydana getirmiştir. Halk, dili daha yalın, anlaşılır, daha basit ezgisel yapıya sahip, kendi yaptıkları çalgılarla icra edilen, halkın yaşayışını, düşüncelerini, duygularını kısacası doğrudan halkı yansıtan müziği, günümüzdeki adıyla Türk Halk Müziğini ortaya çıkartmıştır.
Anadolu’da Türk Müzik Kültürü
“ Anadolu’ da halk müziğinin yüzyıllar boyunca yaşamasında saz şairleri geleneğinin katkısı vardır.” (Say,2002:223) Tarihteki ilk Türk kavimlerinde de karşımıza çıkan ve toplumda çeşitli görevler üstlendiğini belirttiğimiz Kam, Ozan, Bahşi, Şaman gibi isimler ile anılan kişiler, üstlendikleri görevler değişiklik gösterse de yüzyıllar boyunca varlıklarını sürdürmüşler, Türk halk müziğinin yaşamasında başrolü oynamışlardır. Bilimden, gelişmelerden, Osmanlı Sarayından uzak kalan Türk halkının duygularına, düşüncelerine, değerlerine ve beğenilerine göre yapılanan halk müziğimiz, sanatsal ve bilimsel kaygılar taşımadan meydana getirilmiş, dolayısıyla kurallar üzerine yapılanma ihtiyacı doğmamıştır. Türk halk müziği, kulaktan kulağa, kuşaktan kuşağa, usta çırak ilişkisi içerisinde aktarılarak günümüze kadar ulaşmıştır.
“Kurtuluş Savaşı’ ndan zaferle çıkan ve tam bağımsız, ulusal, modern bir devlet olarak doğan Türkiye Cumhuriyeti, Mustafa Kemal Atatürk’ ün önderliğinde eski toplumsal ve kültürel yapıyı hızla değiştirecek atılımlara girişmiştir.” (Say,2002:231) Cumhuriyet dönemi ile birlikte genel anlamıyla Türk Müziği daha nitelikli, bilinçli ve sistemli çalışmalarla büyük aşamalar kaydetmiştir. Açılan eğitim kurumlarında, devletokullarında, kurulan radyo ve televizyon kurumlarında bilimsellik, yaygınlık kazanmış, arşivlenmiş, korunması için çaba gösterilmiş ve günümüze kadar aktarılması sağlanmıştır.
Halk Müziğindeki Değişimler Ve Halk Müziği Eğitimine Etkileri
Ali Haykad KULABOĞA’nın Yüksek lisans tezinden alınmıştır.