• Dr. TRT Erzurum Radyosunda yapımcı ve idareci

Ağıt, insanlığın var oluşundan itibaren yeryüzündeki bütün insan topluluklarının istisnasız hepsinde var olmuş (Bali, 1997:1; Görkem 2001:11-15), hem çok etkileyici sözlere hem de çok duygulu (lirik) melodilere sahip bir ezgi türüdür. Yazılı kaynaklara göre Sümerlerde, Mısırlılarda, eski Şintoist, Tibet, Arap, Slav, Yahudi ve Yunanlılarda da ağıt
yakma geleneğinin olduğu bilinmektedir (Kaya, 1999:247). İnsanların ölüm ya da artık bir yok olmuş düzen karşısında hissettiklerini, âdeta ağlıyormuş gibi ruhunun derinliklerinden kopup gelen doğaçlama söz ve ezgilerinin kendiliğinden ortaya saçılmasıyla, ağıt denilen eserler meydana gelmektedir. Bazı istisnalar dışında ağıtların hemen hemen hepsi ölüm üzerine söylenmiş, ezgili manzum eserlerdir. Her ne kadar ağıtlar ferdi bir acının ifadesi olsa da zaman içinde milletlerin dil özellikleri, şiir yapıları, kelime zenginlikleri onların toplumsal bir musiki eseri olmasını ağlamaktadır. Böylece ferdilikten çıkıp toplumsallaşan ağıtlar, birçok özellikleriyle de millîleşmektedirler (Görkem, 2002:9).