türkülerin hikayeleri

Halk şiiri geleneğinde ayak verme ve verilen ayağa göre şiir koşma önemli bir olgudur. Verilen ayağı alan ozan, öyle sözler düşürmeli; ki ayakla ters düşmemeli, mantıklı tutarlı, akıcı anlatımı olan bir şiir koşmalıdır. Ozanın değeri bu işi ne kadar başarılı yapabildiği ile ölçülür.

Ayrıca irticalen (doğaçlama) söylenecek şiire hazırlık sağlayan, ayak verme olayında olduğu gibi müzikte de çalınıp söylenecek ezgiye hazırlık niteliğinde ve yine doğaçlama olarak ya da bilinen bir ezgi ile kulaklar ve duygular ısındırılır.

Müzikte buna ayak tutma denmektedir. Belirli bir dizide ve belirli bir ritmde (kırık ya da uzun hava olabilir) birileri o anda varsa sazı ile saz yoksa ağzı ile mırıldanarak, çalacak ya da söyleyecek olana ilk hareketi verir. Ondan sonra tutulan ayağa göre çalıp söyleme akar gider. Başta Elazığ, Erzincan, Erzurum, Şanlıurfa, Diyarbakır, Gaziantep, Kahramanmaraş gibi müzik merkezlerinde bu gelenekler halen devam etmektedir.

Sazla yapılan açışlar, gezintiler, yol göstermelerin tümü, ayak tutma olayından başka bir şey değildir.

Bugün de yaptığımız şey bundan farklı değildir. Uzun hava okunacağı zaman saz sanatçısı okunacak uzun havanın ya kendisini ya da aynı dizi içinde ama uzun havayı andıracak, doğaçlama bir ezgi çalar, solist de uzun havasını bu ezgi eşliğinde okur.

Bazen de çalınıp söylenmekte olan bir seyirden başka bir seyire (diziye-ayağa) geçiş için yine saz sanatçısının doğaçlama yaptığı açışlar vardır ki; bu da sonuçta ayak vermekten başka bir şey değildir.

Müzik dilinde ton değiştirme veya transpoze için aynı yöntem sıkça kullanılan bir yoldur.

Batı müziğinde “Major-Minör” (Melodik Minör-Armonik Minör), Türk Beste Müziğinde “Makam”lar ne anlama geliyorsa Türk Halk Müziği’nde “Ayak”larda aynı anlama geliyor.

Herhangi bir müzikte, ezgiyi oluşturan seslerin bir dizi ile gösterilmesine batı müzikçiler “Ton”, Türk Beste Müziği ile ilgili olanlar makam derken, Türk Halk Müziğinde “Ayak” diyoruz.

Bu dizilerde, ezginin karar sesi, kullanılan değiştirme işaretleri ile durak sesleri yer alır.

Diğer müziklerin aksine, Türk Halk Müziğinde “Ayak”lar elimizde bulunan ezgilerin incelenmesi ve irdelenmesi sonucunda belirlenir. Çünkü türkü yakıcı “Ben türkümü kerem ayağında, garip ayağında ya da misket ayağında yakacağım” diye düşünerek yakmaz. O içinden geldiği gibi çalıp söyler.

AYAKLAR

Türk Halk Müziğinde yer alan ayaklar; Kerem Ayağı (Kerem ailesinden sayıldığı halde bazı farklılıklar nedeni ile değişik isimlerle anılan Yanık Kerem, Kesik Kerem, Kandilli Kerem, Yahyalı Kerem, Bozlak, Barak (inici Kerem ya da Garip dizileri olan bir halk müziği ögesidir), Garip Ayağı, Misket Ayağı, Müstezat Ayağı İle Kalenderi (Derbeder) Ayağıdır.

Halk Müziğinin bir başka özelliği de ezgilerinin tümü tam bir dizi içinde seyretmeyebildikleri gibi yalnız inici veya çıkıcı da olmayabilir. İşte bir dizi içinde seyretmeyen, karar sesine gelmeden Si, Do, Re, Mi, Fa, Sol gibi ara seslerde son bulan pek çok örneklere rastlamak mümkündür. Bunlara “Kesik” veya “Kesik Kerem” denir.

HER TÜRKÜ BİR KURALDIR

*Sadettin GÜRHAN’ın ders notlarından derlenmiştir.

AYAK DİZİLERİ VE BENZER MAKAMLAR

Burada ayakların dizlerini ve Türk Sanat Müziği makamlarından, Türk Halk Müziği ayaklarına benzeyen makam dizilerini de vererek karşılaştırma yapılabilmesini amaçladık. Dikkatli bir şekilde incelendiğinde benzerliklerin olduğu ancak tam olarak aynı olmadıkları görülecektir.

Pdf Dosya Yüklenmesi Zaman Alabilir Lütfen Bekleyiniz…